Die Gaste, SAYI: 9 / Eylül-Kasım 2009

Spickmich.de Olgun Olmamaya Yetiştirme
İnternetin Anonim Kullanımı Sayesinde
Medeni Cesaretin Yok Edilmesi


Spick mich.de und die Erziehung zur Unmündigkeit


Prof. Dr. Armin BERNHARD
(Duisburg-Essen Üniversitesi)



    Okulları ve öğretmenleri anonim değerlendiren internet sitelerinin sunuları, kişilerarası tartışmaların “yerine” anonim değerlendirmeleri koyarak bu merkezi eğitim görevinin içini oymaktadır. Çocuklar ve gençler, elektronik ortamda kişisel riske girmeksizin bu siteleri kullandıkları ölçüde, demokratik davranışlar için gerekli özelliklerini kaybetmektedirler.
    Yıl: 1974. Bir taşra lisesinin onuncu sınıfı, Almanca dersi. Konu: Siegfried Lenz’in bir kısa hikayesi. Öğrencilerden biri, kadın öğretmenin dersi sert yürütmesinden kızgın, söz alıyor: “Dersinizi nasıl yürüttüğünüze aklım ermiyor!” Diğer öğrenciler heyecandan nefeslerini tutuyorlar: Öğretmen nasıl bir tavır alacak? Acaba öğrenciye karşı yıkıcı bir saldırı mı başlatacak? Nasıl bir cezalandırma düşünüyor? Öğretmen gayet sakin davranıyor ve öğrenciden yakınmasını kanıtlamasını istiyor. Öğrenci bu isteği yerine getiriyor, öğretmen onun kanıtlarını tartışmaya başlıyor ve giderek diğer öğrencileri de tartışmaya çekiyor. Ders üzerine konuşuluyor; dersin hedefleri, konuluşu ve yöntemleri üzerine. Dersin sonunda her iki taraf da bir parça özerklik sağlamıştır. Öğrenciler, bu ders sonunda, genel olarak görüşlerini ifade etmeye cesaretlendirilmiş olmaktadırlar. Otoritesi sorgulanan öğretmen ise, öğrencinin ders ile ilgili eleştirisini açıkça ele alarak öğrenciler üzerinde saygınlık kazanıp, bu durumdan nesnel otoritesini güçlendirerek çıkıyor. Bu örnekte, pedagojik bir ortamda demokratik çatışmanın çözümünün temel boyutları açıkça görülmektedir. Bunun merkezi karakterleri açık tartışma ve çatışmanın yapıcı işleminin önkoşulu olan diyalogdur.
    1960 ve 1970’li yılların çeşitler arasındaki eşitlik pedagojisinin başlangıç ilkeleri, eğitim ve öğrenme sürecine katılan tüm kişilerin, kendi bağlamlarında ortaya çıkan sorun ve çatışmaları demokratik yöntemlerle birlikte çözmeye yetenekli ve hazır olduklarından hareket ediyordu. Eğiticilerin merkezi önkoşulu, özeleştiri ve iç yansıma yeteneği; öğrencilerinkisi ise, toplumsal beklentiler ve taleplerle tartışmada gelişen kendi yeteneklerinin arttırılması idi. Çeşitler arasındaki eşitliğin pedagojik olarak destekleme sürecinde yetişenlerin reşitlik potansiyelinin harekete geçirilmesi ve kendi iradelerinin mümkün kılınması amaçlanıyordu.
    İlke, “laissez-faire” (“bırakın istediğini yapsın”) değil, kendi düşüncesini kendi başına kullanımı öğretisiydi. Yetişen kuşağın yetişkinlerden ayrı olma sürecinin merkezi olan yanı, çocukların ve gençlerin, eğiticilerin kişisel otoritesi ile uğraşmalarıydı. Eğitimin bu anahtar görevi –ki bu, kendi başına yeterince zordur–, yetişenlerin toplumsal çevresindeki ilgili kişilerle uğraşmaları ilkesini rafa kaldırma özelliğine sahip olan anonimleşmiş insanlararası “ilişkilerin” yeni biçimleriyle daha da güçleşmektedir. Burada, genel olarak, mantar gibi biten ve kişi ve örgütleri anonim olarak sorgulayan internet sitelerinin yarattığı toplumsal değerlendirme isteriği ortamından; özel olarak da, öğrenciler için yapılmış “spickmich. de”den söz ediyoruz.
    Bu forum, 2007’de açılmıştır, ama Alman Yargıtay’ının 23 Haziran 2009 tarihli kararıyla gazetelere manşet olmuştur. Bu tarihte Yargıtay, öğretmenlerin, öğrencileri tarafından spickmich.de internet sayfasında değerlendirilmeye devam edilmesine izin vermekteydi.1 Eğitim ve Bilim Sendikası’nın desteklediği bir öğretmenin bu tür anonim değerlendirmeye karşı açtığı dava, düşünce özgürlüğü temel hakkının öğretmenin kişisel hakkından daha önemli olduğu gerekçesiyle geri çevriliyordu. Karar, basın ve televizyonda, anayasal bilgisel özerklik hakkının açıkça çiğnenmesine karşın, kısmen demokrasinin zaferi olarak kutlanıyordu. Bu hakkın çiğnenmiş olmasının nedeni, söz konusu olan anayasal hakkın bireye, hakkındaki kişisel bilgilerin kullanılıp kullanılmaması ve kullanılırsa nasıl kullanılacağıyla ilgili kararı kendisinin karar vermesi hakkını öngörmesinde yatmaktaydı. Her tarafı kaplayan değerlendirme sarhoşluğu içinde, şimdi de hukuksal kararla güvenceye alınmış bir demokrasinin çiğnemesi göklere çıkartılmaktaydı: Genç insanlar, güya bu yolla erkenden demokratik kuralları uygulamayı ve kullanmayı öğreniyorlardı.
    Bu internet sitesinin faaliyet anlayışı, doğal olarak çok basittir. “Spickmich.de”, (İnternet sitesinin sahibinin ifadesine göre) “en etkileşimli öğrenci gazetesi” olup, burada öğrenciler öğretmenlerini ve okullarını değerlendirebilmekte, buna karşılık –güya öğretmenlerinin kendilerine verdikleri notlara karşı “başarı karşılığı” olarak– onlara not vermektedirler. Bu verdikleri notlar, çeşitli kategorilerde (“seksi”, “komik”, “sevecen”, “motive edici” gibi) on üzerinden değerlendirilmektedir. Ayrıca, öğretmenlerin sözleri alıntı olarak verilebilmektedir. Öğrenciler anonim kalırken, öğretmenlerin, okulun ve derslerin isimleri verilmektedir. Internet sayfasının sorumluları, değerlendirmeyi yapan öğrencilerin, değerlendirme kaydını yaparken, adı verilen okula gidip gitmediklerini denetleyememektedirler. Bu, internet sitesinin suç atmak için uygun bir yer olmasını sağlamaktadır. Sayfanın sahipleri, beklendiği gibi, sayfanın anonim değerlendirmelere neden açık olduğunun gerekçesini ortaya koyamamaktadırlar. Mutlaka kamusal özelliğe sahip sorunların haklılığını göstermek, kurnaz özel kuruluşların herhalde aklına gelmemekte, sadece yaratıcı bir ticari fikir sahibi olmak, demokratik meşruluğun yerini almaktadır.
    2008’de spickmich.de’nin yanına konan SchulRadar.de sitesinde öğretmenlere ve velilere, spickmich.de’nin sonuçlarına bakma olanağı tanınmıştır.
    Yeri gelmişken, konumuzu pek fazla ilgilendirmeyen, ama değerlendirmede önem taşıyan bir konuya, söz konusu olan öğrenci sitesinin kurucularının ekonomik ilişkilerine değinelim. Spickmich.de’nin pazarlama kuruluşu, Ströer Interactive GmbH’dır, yani Media Ventures Holdingin alt kuruluşudur. Media Ventures, “yeni ticari modellerin inşasını” amaçlayan ve teknoloji, medya ile telekomünikasyon sektörlerinde yeni pazarlar arayan bir şirkettir.2
    Öğrencilere, –tarafsız olarak soralım– bu “eşsiz okul ve öğretmen değerlendirme sistemi” (Ströer Interactive GmbH internet sitesi) aracılığıyla öğretmenlerini eleştirel olarak sınava çekmeleri olanağı tanımakta ne vardır? Bu, otoritelerin ortadan kaldırılmasına, dışarıda olup da gençlerin yaşantısını saptayan bir okulda gençlerin özerklik kazanmasına yönelik bir adım değil mi? Öğretmenler çocuklara notlarıyla eziyet ediyorlarsa, kebabın şişini ters çevirmek, bir çeşitler arası eşitlik hareketi değil mi?
    Buradan Federal Yargıtay’ın verdiği kararın hukuksal arka planını yorumlama cüretini göstermek istemiyoruz. Bizim için ön planda olan, demokratik sivil toplum için anonim değerlendirme uygulamalarının olumlu yasa haline getirilmesinin siyasal sonuçları hakkında pedagojik düşüncelerdir. Ama adalet de, toplumsal tarafsızlık boşluğunda bulunmaz ve bu yüzden de, toplumsal sorumluluğundan bağımsız değildir. Federal Yargıtay’ın kararı, pedagojik ve siyasal açıdan bir skandaldır. Ama bu, açıktır ki, bir rastlantı değildir; tersine kendine özgü bir toplumsal gelişmenin mantığını izlemektedir. Bu, gizlice yerleştirilen disiplin teknikleriyle egemenlik sağlayan yeni bir devlet yönetme sanatına dayanan toplumsal gelişme bağlamında ele alınmalıdır. Bu yeni, neo-liberal devlet yönetme sanatının sihirli sözleri şunlardır: Ölçme, onaylama ve değerlendirme. Sanayileşmiş kültürün oluşturduğu bir kamu alanında, yönetilenlerin yönetilmelerine katılmalarının onların demokratik olarak isteklerini dile getirdikleri bir hareket olarak görülmesi, neo-liberal devlet yönetme sanatının özelliğidir.
    Yukarıdan bakarak ölçülenlerin dijital anonim değerlendirilmeye katılmaları, onların yaşam ilişkilerine katıldıkları yanılsamasını beraberinde getirmektedir; gerçekte ise, bu “katılım”, ideolojik ve ekonomik çıkarların yürütme planının herşeye rağmen hayata geçirilmesi için, onların kendilerini kişisel olarak disipline etmelerine yaramaktadır. Ölçülenlerin ölçmeye katılmalarının demokrasiyi tehlikeye düşürecek nitelikte bir boyutu daha vardır. Bu boyut, topyekün gözetlenen bir toplumda, her yerde uygulanan değerlendirme isteriğinin kendi gözetleme hazzına ve suç atmaya dönüştüğü toplumsal ilişkilerin getirilmesidir.
    Çocuklar ve gençler, inisiyatif gücü, kendine güven ve cesaret gibi öznel özelliklerini geliştirdikçe, reşit olma potansiyellerini denetlerler. Bu beklentilerin inşası ancak, yetişmekte olana içinde dolaysız ilişkide bulunduğu kişilerle tartışabilecekleri bir ortam sağlayan bir çerçeve sunulduğu oranda mümkün olacaktır. Kişilerarası karşılıklı değişim ilişkisinde, kendilerinden istenenlere karşı direnerek gelişecekler, başkalarının otoritesi ile uğraşacaklar ve bu uğraşı içinde özerkliğin basamaklarını çıkacaklardır. Ancak dolaysız kişisel tartışma, eşitlikçi ve demokratik potansiyelleri harekete geçiren vazgeçilmez bir noktadır. Bu açıdan özerklik, kişisel ilişkilerin dışında olan bir hiyerarşik kuşaklar ilişkisinde değil, kişisel ilişkilerin içinde kazanılır. Eğer demokrasi, parlamentarizmde olduğu gibi, göstermelik rollerle değil, “reşitlerin toplumu”ndaki (Adorno) gibi düşünülürse –ki demokratik toplum sadece özerk özneler tarafından taşınacak ve içi doldurulacaktır–, o zaman çocuklar ve gençler için özerkliğin koşullarının önü açılmalı ve inşa edilmelidir.
    Okulları ve öğretmenleri anonim değerlendiren internet sitelerinin sunuları, kişilerarası tartışmaların “yerine” anonim değerlendirmeleri koyarak bu merkezi eğitim görevinin içini oymaktadır. Çocuklar ve gençler, elektronik ortamda kişisel riske girmeksizin bu siteleri kullandıkları ölçüde, demokratik davranışlar için gerekli özelliklerini kaybetmektedirler. Güvenli ilişkilerin ifadesi olması gereken ve içinde sorunların ve çelişkilerin işlendiği, açığa çıkarıldığı yetişkin ile çocuk arasındaki diyalogun yerini, bir kaç mouse kliki ile isimsiz cyberspace sürüsü almakta, çocukların ve gençlerin özerkliğinin kendiliğinden gelişeceği direniş devreden çıkarılmaktadır. Anonim değerlendirme, kolektif olgun olmamayı arttırmakta, ilişkiye daha fazla soğukluk katarak toplumsal ilişkiyi aşındırmaktadır. Bu aşınmanın mayası, gözetlenmenin sürdürülmesiyle beslenen şüphe ve korku olup, çocuklarla öğretmenlerin, aileyle okulun arasına nifak sokmakta, 2010 ajandası ile kişiliğini kaybeden toplumsal tartışmayı ve toplumsal dayanışmayı yok edecek noktaya getirmektedir. Ama çocuklar ve gençler, istekleriyle ne şekilde oynandığının farkında değiller. Bu internet siteleri aracılığıyla hangi itici güçlerinin harekete geçirilebildiğini (ve geçirilmesi gerektiğini?) anlamış değiller. Çünkü çocuklar ve gençler, bilinçlerinin bu manipülasyonunu çözecek ne deneyime ne de araçlara sahipler. Ülkede bu derece bol lafazanlıkla kullanılan demokratik öğrenme kültürü, politikanın görevi olmalıdır; ama neo-liberal ekonomik ilişkilerde bu biçimlendirme özelliğini çoktan kaybetmiştir.
    Nazizmin tarihsel deneyimleri gözönüne alındığında, insanlararası ilişkilerin tehlike uyarıcılarının bu denli geri kalmış olmasının bizi şaşırttığı ortamda –ki demokrasinin gereksinimleri tamamiyle hissedilememektedir–, kahverengi diktatörlük, toplumsallaşması içinde korku yaşatan ve gözetleme ile suç atma mekanizması tarafından yönetilen tarihi bir ders tablosu çizmektedir. Göstermelik anı törenleri düzenlemek yerine, geçmişten ders çıkarılması için çalışılsaydı, günümüzün toplumsallaştırma mekanizmalarının içinde önemli ölçüde faşistleşme potansiyeli taşıdığı görülebilirdi. Resmi olarak medeni cesaretin sürekli olarak istendiği, insanların şiddete karşı uyanık olmalarının, haksızlığa karşı açıkça yan tutmalarının talep edildiği bir ortamda yaşıyoruz. Kudretli Bertelsmann Grubu dahi parlak broşürlerinde toplumsal bağlılık talep ediyor. Toplum, yakından baktığımızda ideolojisinde “uygarlık makyajı” (Wilhelm Liebknecht) olduğu ortaya çıkan aydınlanma olgunluğu ile şov yapıyor. Çünkü, “olgunların toplumu” için gerekli olan eleştiriye açık, özerk, uygar cesaret ve onun olası sonuçlarını üstlenme cesareti internetin risksiz değerlendirme sitelerinde kaybediliyor – toplumun uygar niteliği kaybetmesinin temel taşlarından biri; kapitalizm de bunu istemiyor, ama pazar anarşisi yüzünden sürekli üretiyor. Fakat geleceği olan bir toplumun, eleştirici, dirençli insanlara gereksinimi var; düşünceleriyle pusudan ateş edenlere değil. Anonim değerlendirme eylemleri, sadece, toplumda henüz varlığını sürdüren narin demokratik öze atılan tehlikeli yangın bombalarıdır. Bu bombaların otoriter taşkınlıklarda patlamaması için politika ve pedagojinin beraberce mücadele etmesi gerekmektedir.



    1 “Federal Yargıtay BGH, dava kapsamındaki bilgilerin edinilmesinin, kaydının ve aktarımının, davacının rızası olmadan da uygun olduğuna karar vermiştir. Gerçi kişisel bilgiler kavramı, sadece alışılagelmiş ad veya doğum yeri gibi bilgileri içermemekte, belli veya belirlenebilir ilgili bir kişi hakkındaki görüş bildirme ve değerlendirmeleri de kapsamaktadır. Otomatik yöntemlerle bilgilerin edinilmesi, kaydedilmesi ve aktarılması, temel olarak Federal Bilgi Koruma Yasası’nın yönetmeliklerinde belirlenmiştir. Üçüncü kişilere aktarılacak bilgilerin edinimi ve kaydedilmesi, ayrıca, ilgili kişinin bilgi anketinin ve kaydının dışında kalmak için koruyucu bir çıkarının kabulü şeklinde bir neden olmadığı durumlarda da, BDSG Yasasının 29. paragrafına göre ilgili kişinin rızası olmadan, uygundur. Yargıtay, bilgisel özerklik hakkı ve bağımsızca düşünce alış verişi hakları ile tarttığı davacının karşı çıkarını yok saymıştır. Değerlendirmeler, bu karara göre, ilgilinin mesleki işi hakkında olup, burada ilgili genel olarak özel yaşantısındaki gibi korumaya alınmamaktadır. Getirilen görüşler, aşağılayıcı ve hakarete maruz bırakıcı değildir. Düşünce özgürlüğü hakkı, ifadenin belli bir kişiliğe ait olması ile sınırlı olmadığından, değerlendirmenin anonim olması, onun uygun olmadığı anlamına gelmez. Düşünce özgürlüğü hakkı, temelinde, onun yayılma aracını özgürce seçebilme hakkını da içermektedir.” (Federal Yargıtay, Basın Bürosu, Nr. 137/2009)
    2 Firmanın yöneticiliğini işletme ekonomisti Dirk Ströer yapmaktadır.

Çeviri: Die Gaste