İKİ AYLIK TÜRKÇE GAZETE
DİL VE EĞİTİMİ DESTEKLEMEK İÇİN İNİSİYATİF
(Initiative zur Förderung von Sprache und Bildung e.V.)
ISSN 2194-2668


Die Gaste, SAYI: 25 / Ocak-Şubat 2013

Hamburg’un Müslüman birlikleri ve Alevi topluluğuyla
yaptığı sözleşmelere ilişkin soru ve yanıtlar


Hamburg Senato Müsteşarlığı
14 Ağustos 2012





Bu sözleşmeler neden yapılmıştır?

        Sözleşmeler bir jesttir. Belediye İslam’ın Hamburg’daki varlığını ve Müslüman ve Alevi inancına mensup Hamburgluların komünal sistemimizin eşit birer yurttaşı olduğunu kabul eder. Mevcut yasalardan bağımsız olarak bu sözleşmeler, dinsel birlikte yaşamın farklı alanlarına açıklık getirmektedir. Onlar yalnızca Hamburg’da yaşayan ve sayıları 100.000’i aşan, İslam dinine mensup yurttaşların yararına değildir, toplumun tamamı açısından bir kazanç teşkil ederler. Bu sözleşmeler entegrasyona ve karşılıklı anlayışa katkı sunmaktadır. Onlar salt pratik faaliyete dönük talimatlar içermezler. Sözleşmeler, Bağımsız ve Hansa Kenti Hamburg ile Müslüman din toplulukları arasındaki ilişkilerin işbirliği temelinde geliştirilmesine devam edilmesi amacına güç kazandırır.

    Sözleşmeyle İslam birlikleri kiliselerle eşitlenmiş oluyor mu?

        Hayır. Kiliseler, egemenli hakları ve özel ayrıcalıkları kabul edilen (örneğin vergi toplama, memurların istihdam edilmesi, belirli ödeneklerden muaf tutmak) kamusal-hukuksal din topluluklarıdır. Bu, İslam birlikleriyle yapılan sözleşmenin nesnesi değildir.

    Müslümanlar diğer inanç topluluklarına kıyasla ayrıcalığa mı tabi tutulmaktadır? Evetse, nedeni nedir?

        Hayır, sözleşme hiçbir “ayrıcalık” tanımamaktadır, aksine mevcut yasaları ve ayrıca diğer inanç topluluklarının da sahip olduğu yükümlülükleri teyit etmektedir.

    Sözleşme İslam din topluluklarının özyönetim hakkını tanımakla paralel bir hukuk sistemi oluşmasının önünü açmıyor mu?

        Hayır. Din topluluklarının özyönetim hakkı da, yalnızca “herkes için geçerli yasaların sınırları kapsamında” mevcuttur. Bu, anayasada da bu şekilde ifade olunmaktadır. Bunun dışında İslam birlikleri “devlet yasalarının topyekün geçerliliğini ve bu yasalara uyulmasını” sözleşmeyle taahhüt etmişlerdir.

    Sözleşmeler, aslında Almanya’nın tüm yurttaşları açısından doğal olması gereken, özgürlükçü ve demokratik esasların ve anayasal (Grundgesetz) değerlerin kabul edilmesi hususunu neden özellikle içermektedir?

        Bunların kabulü, İslam din topluluklarının, aşırı İslami gruplaşmalarla aralarına açıkça sınır koymalarına olanak tanır. Hamburg bu konuya büyük önem vermektedir.

    İslami çocuk yuvaları kurulacak mı? Bunun için –çocuk yuvası işletilmesini düzenleyen geçerli yasal düzenlemeler dışında– farklı önkoşullar belirlenmiş midir?

        Sözleşme bu konuda yeni düzenlemeler içermemekte, yalnızca mevcut yasalara atıfta bulunmaktadır.

    Din toplulukları, Madde 4 Paragraf 2’de, devlet okullarında derslere kapsamlı ölçekte katılımı kabul etmiştir. Bu, pratik uygulamada, örneğin ebeveynlerin kız çocuklarını yüzme dersine göndermemeleri durumunda, nasıl gerçekleşecektir?

        Sözleşme, bu sözleşmenin tarafları arasında geçerlidir. Ebeveynler yükümlendirilmemektedir. Ancak önemli olan, din topluluklarının derslere kapsamlı katılımını kabul etmekle, inananlara, derslere katılmayı engelleyen dinsel nedenler olmadığının sinyalini vermesidir.

    Sözleşme “türban” konusunda nasıl bir düzenleme öngörüyor? Öğretmenler gelecekte türban giyebilecek mi?

        Sözleşme, iş hayatında (örneğin öğretmenler için) türban giyilmesine ilişkin bir onay ya da yasak içermemektedir. Özel alanlarda devletin yönergeleri zaten geçerli değildir. Ancak sözleşme, Müslüman kadınların “iş yaşamında, haklarının, dinsel inançlarına uygun olan giyimleri sebebiyle nedensizce sınırlandırılamayacağını” ortaya koymaktadır. Bu, ayrıca sözleşmeye dayalı bir düzenleme olmaksızın geçerlidir. Bir sınırlandırmanın gerekçeli olup olmadığı, sözleşmeden bağımsız olarak ve mevcut yasalara göre ve böylece ilgili özel durumun koşullarınca belirlenir. Sözleşme bu şekliyle, çatışkılı özel durumlarda iyi bir çözüm bulmaya çalışılan güncel uygulamalarla benzeştir.

    En önemli İslami bayramların kilise bayramlarıyla eşitlenmesi ne anlama gelmektedir? Bir işçi izin almak, bir başka ifadeyle fazla mesai yapmak zorunda mıdır? Bu, öğrencilerin girmedikleri dersler için de geçerli midir?

        Örneğin Kefaret ve Dua Günü kilisenin bir bayramıdır ve öğrenciler dersten muaf tutulmayı, işçiler de, işyerlerindeki koşulların uygun olması durumunda, izin verilmesini isteyebilirler. İşçilerin yıllık izin haklarını kullanmaları ya da fazla mesai yapmaları gerekmektedir. Öğrenciler ise muaf tutuldukları dersin içeriklerini telafi etmek zorunda değildir. Bu, ayrıca, kilise bayramlarının tümü için geçerlidir. Öte yandan Alman İslam Koferansı, 2009’da, öğrencilerin en önemli İslami bayramlarda ders muafiyetinin “anayasal hukuk nedeniyle” en az bir gün için “olanaklı” olduğunu belirlemiştir.

    Müslüman olmayan öğrenciler gelecekte İslam din dersi öğretmenleri tarafından eğitilecek midir? Bir kimsenin devlet okullarında din dersi verebilmesi için hangi önkoşulların yerine getirilmiş olması gerekmektedir?

        Evet, bu olacak. Birlikte ders görmenin amacı, öğrencilerin, nitekim kendi dinleri dışındaki farklı dinler hakkında, diğer dinlere mensup öğretmenlerden birşeyler öğrenmeleridir. Şu an birçok müslüman çocuk da protestan din derslerine katılmaktadır. Öğretmenlerin bir yüksekokulu ve bir devlet sınavını tamamlamaları gerekmektedir. Devlet okullarında imamlar tarafından verilen Kuran dersleri olmayacaktır. Dini topluluk olarak kabul edilen topluluklar, anayasanın (Grundgesetz) 7. maddesi 3. paragrafı uyarınca, din derslerinin kendi esaslarıyla örtüşmesi talebinde bulunma hakkına sahiptir. Protestan-Lutherci Kilise, Müslüman birlikleri ve Alevi topluluğunun Hamburg’da yapılacak din derslerini mezhep üstü ve eşitçe şekillendirmek için attığı gönüllü adım, bu nedenle ayrıca takdir edilmelidir. Böylece Hamburg’a özel “herkes için din dersi” geleneği korunmuş ve anayasayla uyumlu olarak geliştirilmiş olmaktadır.

    Sözleşmenin 9. maddesi 2. paragrafında yer alan cami yapıtlarının (...) kubbe ve minarelerle donatılabilmesi” hakkı (...), diğer yönergelerin –örneğin imar yasaları yönergelerinin– üzerinde midir?

        Hayır. Bu düzenleme de “mevcut yasalar kapsamında” geçerlidir.

    Sözleşme kamusal alanlarda ezana izin veriyor mu?

        Sözleşme bu hususta bir yenilik içermiyor. Mevcut yasalar, nitekim bunlar özel koşullarda kamusal alanlarda ezana izin vermektedir, geçerliliğini sürdürmektedir.

    Senato’ya ve Eyalet Parlamentosu’na atanacak temsilci hangi faaliyetleri yürütecek? Kadrolu çalışma gerekliliği durumunda, bu kadro hangi bütçeden finanse edilecek?

        Temsilci, Senato ve Eyalet Parlamentosu’nun muhatabı olarak çalışacaktır. Kiliselerde olduğu gibi, temsilcinin finanse edilmesi din topluluklarının yükümlülüğündedir. Temsilcinin özel yetkileri olmayacaktır.

    Sözleşmeler yasal bağlayıcı niteliğe sahip midir ve Hamburg’da yaşayan müslümanlar için bu sözleşmede belirlenen haklara karşı dava açılabilir mi?

        Bu sözleşmeden, inançlı insanlar için tekil düzeyde bir hak türememektedir. Sözleşmede onaylanan yasal haklara karşı, bu yasa olmadan da geçerli olduğu gibi, dava açma olanağı hala saklıdır. Sözleşmenin tarafları arasında teorik olarak dava açılması olanaklıdır, ancak 12. maddede öngörülen, ortaya çıkacak anlaşmazlıkların görüş birliğiyle çözülmesi hususu, pratikte davalara büyük bir ihtimal bırakmamaktadır.

    Eyalet Parlamentosu’nun konuyla ilgisi: Sözleşmelerin yürürlüğe girmesi için parlamentonun onayı gerekli mi?
        Evet, salt çoğunluk gerekmektedir.