Die Gaste, SAYI: 2 / Temmuz-Ağustos 2008

Göçmen (Türk) Çocukları =Günah Keçisi

Aslan YALÇIN




    Geçen senelerde Avrupa çapında ülkelerarası eğitim seviyesini tespit amaçlı yapılan PISA araştırmalarının sonucunda Almanya´nın çok kötü bir sonuç almasıyla kaynamaya başlayan cadı kazanı hala fokur fokur kaynamakta... Almanya´yı kasıp kavuran / bir hayli çalkalayan bu sonuç karşısında sorumlu mercilerdeki insanların yapabilecekleri iki şey vardı:
    – Ya şapkalarını önlerine koyup biz nerde yanlış yaptık sorusunu kendilerine sorup bir özeleştiri yapmak
    – Ya da işin kolayına kaçıp, bu kötü sonuçlar için bir günah keçisi bulup tüm sorumluluğu olmasa da, sorumluluğun bir kısmını bulunan günah keçisine yükleyip, üzerlerindeki baskıyı hafifletmek ve daha sonra bu problemi unutulmaya mahkum etmek
    Evet... Maalesef ikinci şıkkın birinci şıkka göre daha fazla meyil edildiğini gözlemlemekteyiz... Günah Keçisi olarak göçmen çocukları seçilmiş durumda... Sözkonusu çocukların Almanca seviyelerinin düşük olması hasebiyle Almanya´nın genel ortalamasının düştüğü tezi ortaya atılmakta... Bu tezin başlı başına bir iftira olduğu iddiasında değiliz...
    Evet, gerçekten de çocuklarımızın çoğunun Almanca seviyeleri istenilen düzeyde değil... Bunu bizzat ben de görevli olduğum okulda gözlemlemekteyim...
    Tabii burda şunu da belirtmek gerekir ki PISA araştırmalarından göçmen çocuklarını çıkardığımızda Alman öğrencilerin de pek iç açıcı bir sonuç elde etmedikleri ortada...
    Ancak buna rağmen göçmen çocuklarının Almancalarının yetersiz seviyede olduğu tespiti doğru... Ancak çözüm namına ortaya atılan fikirler/öneriler gerçekten de tüyler ürpertici ve kesinlikle bilimsel tüm verilerden yoksun...
    Çözüm namına ortaya atılanlar daha çok şu yönde:
    – Türk çocukları evlerinde, özel çevrelerinde Almanca´dan çok Türkçe konuşmaktalar! Oysa Almancaları ancak bolca Almanca konuşarak gelişebilir...Dolayısıyla Türkçe Almanca´nın önünde en büyük engeldir...Bu düşünceden yola çıkarak bazı eyaletlerdeki okullar Türkçe derslerinin yararından çok zararı olduğu kanısına vararak Türkçe derslerinin kaldırılmasına yönelik teşebbüse geçtiler... Ve bunu yaparken hep PISA maskesini taktılar... PISA deyince akan sular durdu...
    Oysa PISA doğru yorumlansa söz konusu kişiler kırmızı görmüş bir boğa gibi Türkçeye saldırmalarının ne kadar saçma olduklarını göreceklerdir...
    Gelin bir de PISA Araştırmasını ´kaybedenler´ / Başarısız olanlar açısından değil de, ´kazananlar´ başarılı olanlar açısından değerlendirelim...
    PISA araştırmasında ilk iki sırayı alan ülke İskandinav ülkeleri: Finlandiya ve İsveç´tir... Finlandiya ve İsveç`e baktığımızda bu ülkelerde de bir hayli yüksek bir göçmen oranı olduğunu gözlemlemekteyiz...
    Pekii bu ülkelerin göçmenlerini başarılı kılan, dolayısıyla Almanya göçmenlerini başarısız kılan fark yahut püf noktası ne diye bakıldığında şu gerçek ile karşılaşıyoruz:
    Sözkonusu iki ülkede özellikle göçmen çocuklarının anadil eğitimine çok büyük özen göstermekte, okullarında anadile yönelik çalışmaları çok güçlü...
    Yani sözkonusu ülkeler bilimsel verilerin de tespit ettiği gerçeğe uygun ortamları oluşturarak bu başarıya ulaşmış...
    Nedir bu gerçek?
    Anadil ve ikinci dilin birbirleriyle çok yakından ilişkili olduğu, dolayısıyla bir çocuğun anadili ne kadar sağlam temellere oturtulmuşsa ikinci bir dilin de ancak bu sağlam temeller üzerine bina edilebileceği gerçeği !!!
    Bu konuda Chomsky, Cummins gibi birçok günümüz dilbilim otoritesi mutabık...
    PISA sonucu tersinden değil de başından yorumlandığında artı bilimsel veriler gözönünde bulundurulduğunda şu sonuçlara varmaktayız:
    1. Göçmen çocuklarının Almanca seviyelerinin düzelmesi, anadillerinden bağımsız düşünülemez!
    2. Türkçe ve diğer anadillerin Almanca’ya engel teşkil ettiği tezi bilimsel ve (İskandinav ülkelerinin başarısı sayesinde) pratiksel olarak çürütülmüştür!!!
    3. Dolayısıyla Alman eğitim sisteminde köklü reformlar yapmak yerine, günah keçisi olarak göçmen çocuklarını ilan edip, Türkçe ve diğer anadillerin öğretimini engellemek yapılması gereken en son şeydir!
    4. İkidillilik ya da çokdillilik kesinlikle bir handikap değil, (teşvik edilmesi gereken bir) zenginliktir...
    Bu konu çok daha geniş işlenebilecek bir konu... Söz konusu çocuklarımız, ciğerparelerimiz olduğunda hangi konuda olursa olsun daha da itinalı davranmamız gerekmektedir... Bu gerçeklerden yola çıkarak Türk velilerin daha bilinçli hareket etmeleri ve gerektiği yerde haklarını aramaları çok önemlidir...
    Çünkü ağlamayan bebeğe meme vermezler...